Ergenlik Dönemi

“…Kimliğim öldü çoktan geçtim adımdan

Ah başka bir şey değilim aynalardan.”

Hilmi Yavuz

Ergenlik başkalaşım ve dönüşüm demektir. Ergenlik döneminde birey hem bedensel, hem ruhsal, hem de toplumsal alanda değişime ve dönüşüme uğrar. Kimlik krizi ve kendilik imgesi oluşumunun bir arada olduğu bu dönemde; ergen kim olduğu ve nasıl biri olmak istediği ile meşguldür. Bunlar benlik arayışı belirtileridir ve sürecin zorlu, normal düşünceleridir.

Ergenlik hızla değişen bedenle baş edebilme sürecidir. Zihin bedenin hızına yetişme çabası içindedir. Bu sebeple bu dönemde sakarlıklar, elini, kolunu, bacağını çarpmalar sık görülür. Utanç duygusu baskın duygulardan biridir; hareketler çocuksu ama beden büyük, ses sertleşmiştir… Ergen sürekli aynaya bakar; değişen bedenine bakar, en çok da aynada gördüğünün arkasında ne var ona bakar… ”Ben kimim?” diye soracak kadar kendine yabancı hisseder.

Ergenlik bir yas sürecidir ve mutlu ergen yoktur. Hüzün, yas, korku, kaygı, utanç, tiksinme, merak gibi duyguların yoğun olduğu bir dönemdir. Talat Parman “Ergenlik hüzün demektir. Giden ve bir daha geri gelmeyecek olanın hüznü.” der. Giden ve geri gelmeyecek olan; çocuksu beden, çocuksu duygular, düşünceler, davranışlar, anne baba ile kurulan çocuksu bağ, anne babaya yoğun duygular, ihtiyaçlar…

Ergenlik aynı zamanda ikinci bir doğumdur. Dolto “Ergenler yeni doğanlar gibi kırılgan ve dayanıksızdır. Ergenler kabuk değiştiren ıstakozlar gibidir.” der. İkinci doğumla birlikte ruhsal süreçte değişim görülür. Bu doğum dürtülerin yoğunluğu ile karakterizedir. Cinsel ve saldırgan dürtüde artış görülür. Ergenlikte baba kız, anne oğul mesafesi beklenen bir mesafedir ve bu mesafesi koyan ergen olduğu sürece normaldir. Ergen dokunulmaktan hoşlanmayabilir. Ergen bu dönem özgür olmaya ve kendini keşfetmeye dair büyülü bir yolculuğa çıkar ve aileden uzaklaşıp kendini bulmaya çalışıyor gibidir. Bu dönem kontrol mekanizması zayıf olan ergen, aslında güvende hissedebilmek için de belli oranda sınır ister. Hem uçmaya dair yoğun arzu duyar, hem de uçmaktan çok korkar. Ergen, kim olduğunu keşfedeceği bu dönemde; ebeveyninin bu keşfe izin vermesi, ona sağlıklı (ihmal edici, baskıcı ya da müdahaleci tutumdan uzak) sınırlar çizmesi ve onun benliğini keşfedeceği bu dönemde ebeveynlerinin onu koşulsuz kabul edeceği, seveceği ve onlara güvenebileceğini hissetmeye ihtiyaç duyar.

Ebeveynler için de çocuklarının çocukluktan ergenliğe geçiş süreci zorlayıcı olabilir. Ergenlikte, ebeveyne kurulan “Siz bilmezsiniz, siz anlayamazsınız.”cümleleri ile ebeveyni değersizleştirme görülür ki bu, pek çok ebeveynde çocuğunu ve onun ebeveynine verdiği değeri, saygıyı, sevgiyi kaybetme korkusu yaratabilir. Ergen kapıyı çarpar, karşı çıkar. Ergenler, onlarla arkadaş olan ebeveynlere değil; sağlıklı sınırlar, anlayış ve kabuller barındıran anne-baba ilişkisine ihtiyaç duyarlar.

Ebeveynlere öneriler:

  • Anne babanın çocukları hakkındaki yargıları katı, önyargılı ve haksız olmamalıdır.
  • Ergeni sistemli kötüleme; aşağılık kompleksine ya da düşsel karmaşalara neden olabilir.
  • Yetişkin kuşak önce önce çocuklarını bir insan olarak kabul etmeli, ona sevgi ve saygı gösterdiğini belirtmelidir.
  • Gençlik çağına özgü değişimleri tanıyıp çocuklarına buna göre yaklaşmaları gerekir.
  • Çocuklarına davranışları tutarlı olmalıdır.
  • Gencin yaşamı, giyinişi, süslenmesine ilişkin karar alırken durumu onunla tartışmak yerine onun düşünce ve önerilerine anlayış ve saygı göstermek gerekir.
  • Okuldaki sınavlarda, sınav sonuçlarına gereğinden fazla önem verilmemelidir. Öncelikle çocuklarını tanımalı, onları ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirici olmaları faydalı olacaktır.

Çocuk, ergen, yetişkin..Hepimiz için sevgi en iyi ilaçtır.